Erasmus! Şüphesiz ki her üniversite öğrencisinin aklından en az bir kez bu fikir geçmiştir. Ne şanslıyım ki ben bunu hayalden gerçeğe dönüştürenlerden biriyim. Yurt dışında olmanın, farklı insanlar tanımanın ve farklı kültürler öğrenmenin bana her zaman iyi hissettirdiğini biliyordum ama benim Erasmus hikayem hazırlık sınıfında öğretmenimden duyduğum bir cümleyle başladı aslında. Yurt dışına çıkmalısınız, kendinizi, ülkenizi ve kültürünüzü en iyi şekilde tanıtmalısınız, bu konuda zorluklarla da karşılaşacaksınız ama insanların algısını değiştirmek sizin elinizde, bu gün burada öğrendiğiniz İngilizce bilginizle kendinizi en iyi şekilde ifade etmelisiniz demişti kendisi. Bu cümleler aklımdan hiç çıkmadı. Bu satırları yazarken Prag’da neredeyse 2 ayımı geride bıraktım. Orta Avrupa’nın kalbi sayılan bu şehir tarihi, farklı kültürleri ve insanları bir arada tutuyor. Konumu sayesinde hafta sonlarını boş geçirmek neredeyse imkansız. İster Çek Cumhuriyeti’nde ister diğer Avrupa ülkelerinde kendinize kolayca seyahat rotaları hazırlayabilirsiniz. Neredeyse her gün yeni biriyle tanışıyorum ve gerek onlar gerek arkadaşlarım şimdiden Türkiye’yi ziyaret etmeyi planlıyor. Bu yazıyı okuyan öğrencilere asıl söylemek istediğim şey şu ki; bu gün kendiniz ve eğitiminiz için yaptığınız her iyi şey bir zaman sonra size kat ve kat fazlasıyla dönecek. Hayallerimin hepsini gerçekleştirmiş değilim ama başlangıçta olduğum yerden çok fazla yol kat ettim ve bunu yürekten isteyen herkesin bahane üretmeden yapabileceğine eminim.